Bir süre önce yanında staj gördüğü SedatYurttaş’ın tacizine maruz kalan Aylin K. isimli YDK’lı avukata hapishaneden destek vermek isteyen Yeni Demokrasi tutsağı ve YDK’lı ve SKM’li kadın tutsaklar gazetemize mektup yolladılar
HABER MERKEZİ (01.03.2014)- Bilindiği gibi YDK’lı kadın avukat Aylin K. yanında staj gördüğü avukat Sedat Yurttaş’ın sistematik tacizine maruz kalmış ve bu saldırı karşısında suç duyurusunda bulunmuştu. Yaşanan saldırı karşısında çok sayıda kadın avukat ve kadın örgütüyse açıklamalar yaparak ve eylemler örgütleyerek Aylin K.’nın mücadelesinin yanında yer aldılar.
Aylin K. ‘ya destekler sürüyor. Hapishanedeki Yeni Demokrasi, YDK’lı ve SKM’li kadın tutsaklar gazetemize mektup yollayarak Aylin K.’nın yanında olduklarını beyan ederek Aylin’in mücadelesini sahiplendiler.
“Unutmayalım ki “sessizlik suça ortak olmak” demektir”
Gazetemize yollanan mektuplar sırasıyla şöyle;
Yeni Demokrasi Tutsağı Kadınlar :
“ “Erkeklerin kadınların kurutuluşuna karşı çıkışı tarihi belki de kadınların kurtuluşunun öyküsünden daha ilginçtir. “
Erkek egemen sistemin bir ürünü olarak içimizde varlığını sinsice devam ettiren inceltilmiş ‘erk’ek şovenizmi’ Yeni Demokrat Kadın üyesi Aylin arkadaşımız şahsında bir kez daha açığa çıktı. Biz kadınların politik kimliği, konumu ne olursa olsun, “erkek egemen” zihniyet kadınlık kimliğimize yönelik saldırı araçlarını değiştirmiyor. Neredeyse yaşamın her alanında çocuk istismarıyla başlayıp, kadınlara yönelik sistematik taciz, toplu tecavüz ve cinsel saldırı suçlarıyla karşılaşıyoruz. Dışımızda geliştirilen kadın düşmanlığına aşikâr olduğumuz kadar, “içimizde” ‘erk’ zihniyeti taşıyan bilinci bulanık anlayışlara da rastlamak mümkün. “demokrat” , “yurtsever” kisvesi altında, kimi değerleri kendisine payanda ederek ömrünü ustaca uzatanlar, ancak ve ancak biz kadınların politik özgürlük mücadelesi deşifre edebilir. Özelde devrimci kadınların mücadele etmesi gereken alanlardan bir tanesi de içimizdeki ‘karakolları’ yıkmak olacaktır. Sedat Yurtdaş’ın ‘yurtsever’, ‘devrimci’ çevrelerde olması ve kamuoyu tarafından “tanınmışlığı” ne suçunu hafifletir ne de, cinsel şiddetin gerçek yüzünü değiştirir. Tacizin tecavüzün, cinsel şiddetin tanımı her yerde aynıdır. Kariyeri, kim olduğu, nerede durduğu belirleyici değildir. Çünkü devrimci değerler, devrimci kültür kadını metalaştıran, köleleştiren her türlü cinsel saldırıya karşı aktif tutum sergilemeyi gerektirir.
Sistem mensubu unsurlar tarafından yapılan cinsel saldırı suçlarında alanlara çıkıp teşhir eden ve “takipçisi olduğunu” söyleyen, devrimci-demokrat yapılar ve politik kadın örgütleri “tanınmış şahsiyetler” söz konusu olduğunda neden sessiz ve tavırsız kalmayı tercih ediyorlar? “Bizlerden biridir” kaygısıyla yaklaşmak söz konusu olayları meşrulaştırmaz mı? Ve buna maruz kalan kadınları ise yalnızlaştırmaz mı? Oysaki yapılması gerekenler konusunda kişisel kaygıların olmaması gerektiğini düşünüyoruz.
Devrimci kadınlar olarak politik mücadele içerisinde çok yönlü saldırılarla karşılaşıyoruz. Nerede ve hangi koşullarda yaşarsak yaşayalım, karşılaştığımız türlü saldırılar erkek egemen zihniyetin bir ürünü ve parçasıdır. Yanı başımızdaki bir “yoldaşımız” ve de “demokrat” kimliği olan biri de olsa, maalesef ki sistemin yaratmış olduğu kültürün emarelerini taşıdıklarını görmek mümkün. Ne şaşırıyor ne de yıkılıyoruz. Aksine farkındalık bizi mücadelemizde daha güçlü kılmaktadır ve buradan bir atıfta bulunma ihtiyacı duyuyoruz.
Kadına yönelik şiddet ve cinsel odaklı suçlarda ,devrimci, demokrat, aydın, sosyalist, komünist erkeklerin tavırsız oluşları dikkatimizi çekiyor..Birçok konuda kalem oynatanlar, söz konusu kadınlar olunca sessizlik büyüyor ve alanlar ‘kibarca’ (!!) kadınlara bırakılıyor! Unutmayalım ki “sessizlik suça ortak olmak” demektir.
Dilimiz, dinimiz, rengimiz, konumumuz ne olursa olsun kadın olmaktan kaynaklı yaşadığımız tüm sorunlar ortaktır. Ezilmişliğin mağduriyeti değil “kendi savaşımızın” savaşçısı olmanın bilinci bizi kurtuluşa götürür. Bu bilinçle yolumuza kararlılıkla, cüretle devam edeceğimizden kimsenin kuşkusu olmasın. Çektiğimiz acılara, işkencelere teslim olmak, bizleri bir yandan kuşatan ‘eril’ zihniyete teslim olmak demektir.
Taciz, tecavüz, cinsel saldırı ve şiddet asla kaderimiz değil, boynumuza takılan, takılmak istenen prangadır.
Aylin arkadaşımız kadını kuşatan, prangalayan erkek zihniyetine ve onu koruyan yasalara karşı cüretkâr bir adım attı. Binlerce kadının karşılaştığı bu olayda sessiz çığlığı değil, politik haykırış yolunu seçti. İçimizde ve dışımızdaki Sedat Yurtdaş’ların çoğalmasını engellemek için politik devrimci kadın dayanışmasını büyütmeye devam edelim. Kadın tutsaklar olarak Aylin’in yanında olduğumuzu beyan ediyoruz.
Yaşasın devrimci kadın dayanışması!”
YDK: Söylemlerle sınırlı bir sahiplenişle yetinilmiştir
YDK’lı kadınlar:
“Merhaba sevgili dostlar,
Sedat Yurtdaş tarafından cinsel tacize uğrayan Aylin yaşadıklarını anlatmayı seçti, susmadı. Tacizci ‘aramızdan’ biriydi. Bu da yaşanacakların daha da karmaşıklaşmasını kaçınılmaz kılıyordu. Yine de Aylin en doğru adımı attı Yalnız da bırakılmadı. Duyarlı kesimler tarafından sahiplenildi. Sahiplenişimizin düzeyi ne yazık ki, erkek egemen anlayışların erkeği himaye eden bariyerlerini aşmakta şimdilik yetersiz kalıyor.
Oysa yapılması gereken çok açıktı. Sergilenen dayanışmada bileşenlerin odaklanması gereken nokta, Sedat Yurtdaş’ın aramızdan uzaklaştırılması olmalıydı. Eksikliğimiz elinde yaptırım gücü olanların bunu kullanmaması olmuştur. Söylemlerle sınırlı bir sahiplenişle yetinilmiştir. Diğer bir ifadeyle, tacize karşı tepkisini bizlerle birlikte dile getiren bazı kesimlerin, kadına yaklaşım konusunda perspektif sıkıntıları ortaya çıkmıştır. Olaya en başından beri duyarlılık gösterenlerin hiç de az olmamasına rağmen, henüz olumlu bir aşama kat etmemiş olmamızın en önemli nedenlerinden birisi budur.
Tacizcinin “bizden” biri ve konum sahibi olmasının bazı çevrelerin kadın ve cinsiyet soruna yaklaşımdaki genel doğruları ikinci plana atmasında etkisinin olduğu kanısındayız. Bunu çeşitli genel öncelikler de eklenince, taciz karşısında olması gereken duyarlılıkların sembolik kalması sonucu doğdu. Daha da önemlisi desteğini bu şekilde sınırlandıranların arasında kadın örgütlerinden bazılarının da olmasıydı. Bundan dolayıdır ki, kadını gözden çıkaran bu tür yaklaşımların ifade edilmesi gerektiği düşüncesindeyiz. Yani, tacizcinin halen aramızda bulunmaya devam etmesinin nedeni, bizlerin de erkek dayanışmasına (niyetimiz bu olmadığı halde ) sunduğumuz dolaylı destektendir.
Sedat Yurttaş “evimizin yaramaz çocuğu” olarak aramızda tutulmaya devam ediyor. Üstelik de Aylin ise o aramızda olduğu sürece yaşadıklarıyla baş başa kalmayı sürdürecektir.
Peki, Aylin’i sahiplenmekte eksik davrananlar sadece kadınlar ve kadın örgütleri mi? Tam tersi. Her şeye rağmen, tüm güçleriyle Aylin’in en çok yanında olanlar yine de kadınlardır. Ama tacize uğrayan kadını sahiplenmesi gereken bir kesim daha var ki, onlardan hemen hiç ses çıkmıyor. Suskunluklarıyla, erkek dayanışmasının en sağlam örneklerinden birini sergiliyorlar. Bunlar komünist, devrimci-demokrat, yurtsever, ilerici, aydın erkeklerdir. Onların bu olay hakkında neler düşündüğünden bile henüz haberdar değiliz. Ama suskunluklarıyla bizlere, tacizcinin tarafını seçtiklerini düşündürüyorlar. Bu halleriyle Aylin’den çok Sedat Yurttaş’la empati yapıyorlar olabileceklerinden kaygılıyız. Bizdeki bu düşüncelerin yanlış olduğu fikrindeyseler onlardan, erkek dayanışmasının bu sözsüz ittifakını reddetmelerini, tacizcinin karşısına bizlerle birlikte dikilecek cesareti göstermelerini bekliyoruz. Bu davranışları bizlere güç verecektir. Böylece, tacizciler karşısında başka kadınların da susmasının yolu daha fazla açılmış olacaktır.
Devrimci muhalif alanlarda politik faaliyet yürütmeyi seçen kadınlar ancak böyle bir sahiplenişle korunabilecektir. Bu yüzden de, Sedat Yurttaş’la ilgili taleplerimizin gerçekleşmesi, kadının politik yaşamdaki varlığına daha fazla alan açmak anlamına gelmektedir. Aksi durumda ise, evlerimizin yaramaz çocuğu olarak gördüğümüz tacizciler istismarcılar yollarına birer “mavi sakal” olarak devam edecektir. Yani, çevremizdeki kadınların politik gelişiminin katili olmayı sürdüreceklerdir.
Sonucun böyle olması halinde, daha fazla sayıda komünist, devrimci-demokrat, yurtsever, ilerici kadın aramızda kendisini güvende hissetmeyecektir. Korkularıyla, suçluluk duygularıyla bocalayıp duracak veya sessiz sedasız aramızdan ayrılacak, evlerine geri dönecektir. Aramızdaki mavi sakallara aman vermemeliyiz. Onların, evimizin gizli odalarına politik yaşamlarına kıyılmış kadınları doldurmalarına göz yummamalıyız. “Erkeği korumak” adına kadını gözden çıkaranlara karşı durmalıyız. Sedat Yurttaş biran önce aramızdan uzaklaştırılmalıdır.
Bizler Yeni Demokrat Kadın olarak Aylin’i ve Aylinleri yalnız bırakmayacağız. Hepinizi Sedat Yurttaş’ı daha fazla teşhir etmeye davet ediyoruz.”
SKM: Sedat Yurttaş’tan hesap sorma görevi kadınların, kadın örgütlerinin omuzlarındadır
SKM (Sosyalist Kadın Meclisleri) :
“Merhabalar,
Kadınların uğradıkları cinsel şiddeti açıklamaları büyük bir iradedir. Fakat biliyoruz ki açıklama yapmak mücadelenin henüz başlangıcıdır. Ortaya konulan iradenin mücadele gücüne dönüşebilmesi her şeyden önce kadın dayanışmasını sahiplenişini gerektirir. Eğer bu dayanışma, sahiplenme gösterilmezse, hesap birlikte sorulmazsa süreç açıklama yapan kadın için bir yıkıma da yol açabilir.
Aylin, “içimizden biri”, “ilerici kamuoyu tarafından bilinen, siyasi kimliğiyle “bizim” yer alan Sedat Yurttaş tarafından cinsel tacize/şiddete uğradığını açıkladı. Zor olanı başardı. Çünkü “içimizden biri” tarafından tacize uğradığını açıklama cesaretini gösterdi. Cinsel şiddet uygulayan Sedat Yurttaş’ın politik kimliğinin ekstra baskıyla, karşılaşmayı göze aldı. Form değiştirerek devam eden şiddetle mücadele etme kararlılığını ortaya koydu.
Şurası açık ki; erek egemen sistemin, toplumsal cinsiyetçiliğin saflarımızda ki görünmesiyle, varoluş biçimiyle daha güçlü mücadele etmezsek daha çok Aylin’le karşılaşacağız.
Aylin üzerine düşeni yaptı. Onun sesine ses vermekten tereddüt edilmemelidir. Şimdi sıra kadın dayanışmasını örmesi gereken kurumlarda, kadın örgütlerindedir. Aylin’in beyanlarını esas alıp cinsel şiddet uygulayan Sedat Yurttaş’tan hesap sorma görevi kadınların, kadın örgütlerinin omuzlarındadır.
Aylin yalnız değildir!”