Yaşar Kemal bir romanında emek verenler için “tekerleği dönenler övünsün” diyordu. Bence en büyük emekçi tarihtir. Tarihin tekerleği dönüyor. Tarih övünsün. Xalo yoldaş da zindanda geçirdiği yirmi yıla aşkın süreyle tarih olduğunu ortaya koydu. Yoldaşımız da övünsün. Dostları, siper yoldaşları, yoldaşları Xalo gibi bir yoldaşa sahip oldukları için, hepimiz övünelim. Bunun kimseye zararı olmaz! Yolun açık olsun sevgili yoldaşım!
HABER MERKEZİ (08.11.2015)- Gazetemizn110.Sayısında yayınlanan ‘’ İnadına parti’’ adlı makaleyi okurlarımızla paylaşıyoruz.
Yaşamanın direnmekle eşdeğer olduğunu kanıtlayanlar vardır. Bir sözden ibaret değildir, her an her dakika hücrelerde vücut bulur bu direniş. Ağırlaştırılmış müebbet hükmü olan siyasi tutsaklar bu direnişin öncü kuvvetlerindendir. Ve buna yılların birikmiş her eylemi sonucu, hatıra gibi kalan hastalıkları da eklersek direnişin değeri yükselir. Hasta tutsaklar “düşmana inat bir gün daha fazla yaşamak, bir gün daha fazla direnmektir” şiarını bayraklaştırıp o bayrağı arşa çekenlerdir. Xalo yoldaş hem enerjisi ile hem de çevresine yaydığı moral ile direnenler arasında yerini alıyordu. 22 yıllık zindan yaşantısında, birçok hapishanenin duvarlarını aşındırmış, birçok eylemde yer almıştır. Kahkahası barikatlarda yankılanmıştır.
Xalo yoldaşla sınırlı konuşma imkânımız oldu. Hapishane revirinde bir kere karşılaşmıştık. Bunların dışında bol bol yazışıyorduk. İletişimimizin esasını, hava yolu topları ve mektuplarla karşılıyorduk. Xalo yoldaşın sağ elinin dört parmağı kesik olduğundan yazı yazamaz, bütün notlara mektuplara cevabını yanında kaldığı siper yoldaşlarına yazdırırdı. Siper yoldaşları bir nevi onun kâtipliğini yaparlardı. Bu tanımlamayı da kabullenmişlerdi. Yazışmalarımızın birkaçına burada değinmek gerekecek. Anılarımız ve öğrendiklerimiz, bu yazışmalar çerçevesindedir. Xalo yoldaş yeri gelir kızardı bize, yeri gelir espri yapmayı eksik etmezdi. On yıllar sonra kızıl kurşunların hedefine giren kutik Femo’nun haberinin onu nasıl heyecanlandırdığı gönderdiği notlardan anlaşılıyordu. Elbette ki o günler ikramsız, kutlamasız geçmemeliydi. Ayrıca tutsakların gözündeki fer alevlenir, damarlarındaki kanın akışı hızlanır, kalp atışları artardı böyle zamanlarda. Hiç şüphem yok ki bu duygulardan geçmiştir yoldaş. Çünkü tutsaklar demir kapılara ve tel örgülere inat yaşamanın esas kaynağını, kızıl kurşunların hedefe ulaşmasından alır. Gelin görün ki hava yolu topları, güzergâhtaki yanlış atışlar ve meta etkisiyle aksayabiliyor varması gereken hücreye varamıyordu. Ondandır “Sen bir ara kutlamadan bahsetmiştin, ben de kayıtsız şartsız desteğimi sunmuştum; ama sonra ortalığı sessizlik kapladı. Benim gözüm hala çatılarda. Ali soruyor bazen ‘Ne bakıyorsun yukarı?’ diye ‘ Zafer yoldaş bir şey gönderecekti onu bekliyorum’ diyorum, ‘daha çok beklersin’ deyip gülüyor. Geleceksen gel artık yoksa boynum tutulacak” diye belirtmiş aksayan kutlamanın gerçekleşmesini istemişti.
Ölüm geldiğinde beraberinde yeni duygular getirir. Sorgulamalar, hesaplamalar ve direnişler… Sokaklarda, dağlarda, madenlerde… Yaşatılan bize reva görülen bu katliamlardan farklı değildir, hücrede yaşadığımız bu katliam. Fiziksel olarak bizden ayrılanlar “ne öğrendik onlardan” sorusunu daha kuvvetli sormamıza sebebiyet vermeli. Aynı zamanda ne yapacağımıza da yol göstermeli. Suruç’tan, Cizre’den, Ankara’dan sayamadığımız niceleri… Biz bu konuda yaşadığımız iki olayla az da olsa bunu denemeye çalışacağız. İlki Parti kuruluşunu sana hatırlatmadığımız için bize yönelttiğin sert ve tavizsiz eleştiriydi. “Yoldaşlar ben yaşlıyım bazen unutuyorum. Neden hatırlatmıyorsunuz? Hem dostlara yoldaşlara ikramda bulunmak gerekir böyle günlerde” sözleriyle belirttiği gibi Parti sahiplenmesindeki içtenlik. İkincisi hapishaneler özgülünde tartışmaya sunduğumuz bir konu hakkında ifade ettiği “Yoldaşlar katılmıyorum bu görüşlere, yalnız parti kararına saygı duyarım” sözleriyle yenilediği Parti sahiplenmedeki içtenlik ve samimiyet. Üçüncüsü de öyledir, dördüncüsü de… Bize kalan vurguladığın ve yinelediğin bu konuyu pratikte kavrayabilmek. O zaman seni yaşatmış olacağız.
Yaşar Kemal bir romanında emek verenler için “tekerleği dönenler övünsün” diyordu. Bence en büyük emekçi tarihtir. Tarihin tekerleği dönüyor. Tarih övünsün. Xalo yoldaş da zindanda geçirdiği yirmi yıla aşkın süreyle tarih olduğunu ortaya koydu. Yoldaşımız da övünsün. Dostları, siper yoldaşları, yoldaşları Xalo gibi bir yoldaşa sahip oldukları için, hepimiz övünelim. Bunun kimseye zararı olmaz! Yolun açık olsun sevgili yoldaşım
Zafer Güven
2 No’lu F Tipi Hapishanesi, Kandıra/Kocaeli