İmha saldırıları ve buna bağlı olarak taktik yönelimler!

Düşmanın saldırıları, baskıları ve teknolojik üstünlüğü yüzeysel değerlendirmelerle abartılıp devrimci yaratıcılığı, cüreti ve görevleri köreltecek düzeyde bizleri hapsetmeye vardırılmamalıdır. Bunda düşmanın teknik-teknolojik üstünlüğünün yanı sıra, büyük zayıflıklar içinde olduğu, saldırganlığının aynı zamanda zayıflıklarının ya da içinde bulunduğu sıkışmışlıkların da ürünü olduğu dikkatten kaçırılmamalıdır. Bu anlamda egemen sınıf iktidarına karşı siyasi teşhir çalışmaları ve geniş ölçekteki devrimci görevlerin yürütülmesi gevşetilmemeli, nitelikli ilkeli örgütlenmeye ağırlık verilmeli ve kitlelerle birleşme çalışmaları yoğunlaştırılmalıdır

HABER MERKEZİ(14.06.2017)-Açık faşizm tespiti mevcut iktidar ve yönetim şartlarında tartışma götürmeyen isabetli saptamadır. OHAL ve Kanun Hükmünde Kararnameler zemininde uygulanan faşist baskılar külliyatı, Kürt ulusunun demokratik meşru iradesine dönük gerçekleştirilen darbe, yine Kürt şehirlerinin yakılıp yıkılarak çocuk ve yaşlılarının bile canice kurşunlanıp Kürt direnişçilerin ölü bedenlerinin kâh araçlar arkasında sürüklenerek kâh bedenleri teşhir edilerek yürütülen gerici-haksız savaşla sistemli olarak gerçekleştirilen katliamlar gerçeği açık faşizmin kanıtlarıdır. Açık faşizm, kontrole alınan darbe girişiminden sonra gündeme getirilen referandum süreciyle tek adam sultasına dönüştürülerek en katı biçimde sürdürülmektedir. Tek adam sultası tekçiliği altında yürütülen açık faşizm, toplumu tutuklanmalar ve baskılarla büyük korku altına alıp terörize ederken; toplumsal muhalefetin en ileri mevzisi olan demokratik, devrimci ve sosyalist güçlere yönelik büyük bir savaş saldırganlığı yürütmektedir. Yürütülen bu saldırganlığın aktüel olan en keskin biçimi, silahlı mücadele ve gerilla savaşı güçlerinin imha edilmesi amacını taşımaktadır.

Milliliği dilinden düşürmeyen mevcut iktidar-Erdoğan ve şürekası kendisini emperyalist güçlere pazarlamak üzere emperyalistlerin eşiğini aşındıran dilenciliğiyle tam bir iki yüzlülük sergilerken, aynı millilik ve karakteri nüksettiren ve adeta hükümet sözcüsü gibi davranan MHP-Bahçeli de sızlanmalarla emperyalistlerin kendilerine destek vermemesinden yakınmakta, milliliği en azından Erdoğan kadar demagoji ve manipülasyon argümanı olarak kullandığını alenen resmetmektedir. Daha da önemlisi bu sahte milliciler emperyalist güçlerden aldıkları teknoloji ve silahlarla Kürt ulusu ve ülke halklarımıza, somutta da gerilla güçlerine karşı savaş yürütmektedirler. Emperyalizm ile derinleşen göbek bağları ve ekonomik bağımlılıkları egemen sınıf ve iktidarının milli karakterini yok ederken, siyasi bağımsızlıklarını da görüntüden ibaret duruma getirmektedir. Gerçekleştirilen askeri operasyon ve saldırılarla gerilla güçlerine belli darbeler vurduğu izlenmektedir ki, bu saldırılar kesin imha hedefiyle devam etmektedir. ABD emperyalizminin Trump yönetimiyle büyük tavizler pahasına istihbarat paylaşımı ve sipariş edilen silahların verilmesi çerçevesinde yapılan anlaşmalar bu saldırganlığın derinleşerek süreceğine işaret etmektedir.

Teknolojik araç ve silahların kullanılmasıyla gerilla güçlerine vurulan darbeler göz önüne alındığında düşmanın taktik olarak küçümsenemeyeceği bir kez daha kendini gösterirken, teknik-teknolojik üstünlüğün savaşta önemli bir avantaj sağladığı da görülmek durumundadır. Ne var ki, teknolojik, silah ve sayısal güç üstünlüğünün savaşta tek başına belirleyici olmadığı-olamayacağı da unutulmamak durumundadır ki, belirleyici olanın insan ve insanın bilinçli dinamik rolü ve yaratıcılığı olduğu büyük bir gerçektir. Ağır darbeler almasına karşın, teknik-teknolojik-silah gibi avantajlar açısından düşmana oranla olanaksızlıklar içinde olan gerilla güçlerinin “TC” ordusuna vurduğu darbeler bu gerçeğin çıplak kanıtları durumundadır.

Düşmanın taktik üstünlüğüne karşı, stratejik üstünlüğümüz insan öğesi ve bunun bilinçli dinamik rolüyle sabitken, bu üstünlük geleceği temsil etme haklılığı ile halk kitlelerine dayanmaya, ezilen sömürülen işçi-emekçi sınıfı ile mazlum ulus ve azınlıkların haklı davasına yaslanmaktadır. Özcesi savaşta teknolojik üstünlüğün taktik, insan unsuruna dayalı üstünlüğün stratejik olduğu asla göz ardı edilmemesi gereken derin halkadır. Bu temel halkayı unutmak karamsarlık ve kırılmanın yoludur.

Elbette stratejik üstünlüğümüze yaslanarak taktik sahada kendiliğindenci davranamaz ya da savaşın taktik safhasında atıl kalarak bekleyemeyiz. Egemen sınıf ya da iktidarının sahip olduğu teknik üstünlüğe kısa sürede ve neredeyse savaşın ileri aşamalarına kadarki döneme dek ulaşamayacağımız açıktır. Buna karşın savaşın taktik sahasında başarılı bir çizgi ve siyaset geliştirip uygulayabiliriz. Bu çizgi ve taktik siyaset, güçlerin korunması, yani kendi gücümüzü koruyarak düşmanı yıpratma ve yok etmeye dönük temel perspektiften asla kopmamak durumundadır. Bu perspektife bağlı olarak, mevcut durumda denge veya eşitliğe getiremeyeceğimiz düşmanın teknik üstünlüğünü boşa çıkaran taktik siyaset ve askeri yönelimler izlememiz mümkündür. Kısa sürede yakalayamayacağımız tek üstünlüğü boşa çıkarmanın yolu, karşı taktik olarak insan unsuru ve yeteneğinde sabitlenen metotların kullanılmasıdır. Yani teknolojiye karşı teknolojisizlik diyebileceğimiz ilkel yöntem ve araçların kullanılmasıdır. Bunda devletin insansız hava araçları şeklindeki teknik takip ve yer tespitlerini boşa çıkaran, dolayısıyla gerillaya dönük etkili darbe ve saldırılarını etkisizleştiren teknolojik araç ve cihazların kullanılmaması veya en azından son derece bilinçli kullanılması önem kazanmaktadır. Düşmanın yer tespiti ve istihbaratını boşa çıkaran çeşitli önlemleri alınması zorunlu olan diğer gereksinimdir ki, gerilla güçlerinin bu konularda somut deneyimlerle geliştirdiği koruma ve güvenlik yöntemleri elbette mevcuttur.  Bütün mesele politik-askeri uyanıklıkla insanın bilinçli dinamik rolü ve yaratıcılığın kullanılmasındadır. Lakin buna koşut olarak kitlelere dayanmanın veya onlarla birleşerek onlar içinde “erimenin” en güçlü koruma mekanizması olduğu da göz ardı edilmez.

Düşmanın askeri saldırılarının yoğunlaştığı alanların üst edinilmemesi ve güvenlikli alanların seçilmesi, somut askeri hareketliliğinin dışında kalınması, kitlelerin seferber edilerek istihbarat edinilmesi ve belli işlerin bu kitleler üzerinden yürütülmesi, operasyon ve saldırı alanlarında gerilla etkinlikleri veya dolaşımının durdurulması ya da sınırlanması, bu alanlarda küçük birimlerle hareket edilmesi, esasta büyük güçlerle hareket edilmemesi, tüm ilişkilenmelerde güvenlik tedbirlerinin mutlak biçimde ve keskin ilkeler ışığında sürdürülmesi, kullanılan alan ve araçların dinlenme tehlikelerin dikkate alınarak kullanılması veya denetlenmesi, gerektiğinde arazide bile (düşman tarafından bilinen yer ve alanlarda) deşifrasyon ya da düşmana bilgi verecek türden açık konuşmalardan sakınılması gibi bir dizi tedbir uygulanmak durumundadır. Fakat bu hassasiyet bizleri esir alan düzeyde bir bilinmezliğe ve aşırı şüphelere gömülerek basit saklanma ve edilgenliğe sürüklememelidir. Düşmanın teknolojik üstünlüğü objektif olarak ele alınıp karşı taktiklerin geliştirilmesiyle boşa çıkarılmalı, ancak abartıya alınarak bizleri esir almasına da vardırılmamalıdır.

Bu yaklaşım salt gerilla alanı ve güçleri için değil, diğer bütün faaliyet alanları ve faaliyetçiler için de geçerlidir. Düşmanın saldırıları, baskıları ve teknolojik üstünlüğü yüzeysel değerlendirmelerle abartılıp devrimci yaratıcılığı, cüreti ve görevleri köreltecek düzeyde bizleri hapsetmeye vardırılmamalıdır. Bunda düşmanın teknik-teknolojik üstünlüğünün yanı sıra, büyük zayıflıklar içinde olduğu, saldırganlığının aynı zamanda zayıflıklarının ya da içinde bulunduğu sıkışmışlıkların da ürünü olduğu dikkatten kaçırılmamalıdır. Bu anlamda egemen sınıf iktidarına karşı siyasi teşhir çalışmaları ve geniş ölçekteki devrimci görevlerin yürütülmesi gevşetilmemeli, nitelikli ilkeli örgütlenmeye ağırlık verilmeli ve kitlelerle birleşme çalışmaları yoğunlaştırılmalıdır. Anti-emperyalist anti-faşist mücadele ve birliklerin geliştirilmesine önem verilmeli, her türden milliyetçiliği ayaklarımızın altına aldık diyen ve ikiyüzlüce ırkçı-Türk milliyetçiliğinden beslenen egemen sınıflar, tek adam faşist sulta iktidarı ve bunun sahte milliciliği, Kürt ulusuna dönük katliam ve iradelerine yapılan darbe, halk kitleleri ve demokratik mücadelelere karşı uyguladığı faşist baskılar geniş biçimde teşhir edilmelidir. Açık alan demokratik mücadele ve örgütlenmeleri de kapalı alan mücadele ve çalışmaları da kararlı bir mücadele tutumuyla yürütülmelidir. Bütün çalışmalarda halk kitlelerinin yaşadığı acı ve sorunların gerçek kaynağının devlet ve iktidar olduğu öne çıkarılarak, bütün bu çalışmalar siyasi iktidar mücadelesine endekslenmelidir.

Bütün bu çalışmalarda gösterilecek tutarlılık ve ısrar gerilla alanları dışındaki mücadelelerin önemini açığa çıkarır ki, gerilla güçlerinin imhasında yoğunlaşan düşman güçlerinin bu yoğunlaşmasını dağıtma ve aynı biçimde gerilla güçlerinin mücadelesini destekleyerek katkı sunma anlamında küçümsenemez bir yönelim ya da çalışmadır. Diğer mücadele alanları ve örgütlenmelerinin zayıflığı düşmana alan açarak gerilla güçlerine topyekûn yoğunlaşmasına olanak tanırken, bu alanlardaki mücadelenin yoğunlaştırılarak geliştirilmesi gerilla güçlerine dönük yoğunlaşmayı zayıflatacak, bura güçlerinin savaşımına önemli katkılar sunacaktır. Gerilla güçlerine dönük yürütülen ağır imha saldırılarının boşa çıkarılarak zayıflatılması salt gerilla güçlerinin mücadele ve önlemleriyle ele alınabilecek bir mesele olmayıp diğer alan mücadelelerinin geliştirilmesine de muhtaçtır. Bu bilinçle şehir çalışması ve örgütlenmeleri, devrimci mücadele görevlerini daha sıkı, daha militan ve daha tutarlı biçimde yürütme zorunluluğuyla yüz yüzedir.

Gerilladaki verili güç veya bireylerin mücadelesine bel bağlayan hayalciler değil; özverili, kararlı, militan ruhta gerçek devrimci çalışmalarla faşist saldırı ve imha operasyonlarını savuşturabilir, devrimci mücadeleyi geliştirip ilerletebiliriz. Bunun için Parti’nin sıkı, disiplinli ve bilinçli çalışmasını güçlendiren sorumluluk ve kavrayışla, küçük-büyük, basit-sıradan ayrımı yapmadan devrimci görevlerin tümünde büyük bir performans göstermek halka ve devrime karşı sorumluluğumuzdur. 

Önceki İçerikDHF: Faşist Devlet Katletmeye Devam Ediyor; İnanç Özkeskin Ölümsüzdür!
Sonraki İçerikİşçi sınıfına karşı saldırının yeni adı Kıdem Tazminatı’nın gaspı!