DGH’den üniversitelerde yaşanan faşist saldırılara ilişkin açıklama

Demokratik Gençlik Hareketi üniversitelerde yaşanan faşist saldırılar üzerine “Üniversitelerde yaratılan faşist provokasyonlara karşı anti-faşist mücadeleyi yükselt!” başlıklı bir açıklama yayınladı

HABER MERKEZİ (05.03.2015) – Demokratik Gençlik Hareketi (DGH) son dönemlerde üniversitelerde yaşanan faşist saldırılarla ilgili bir açıklama yaptı. Açıklamada provokasyon vurgusu yapan DGH,  tüm halk gençliğini örgütlülüğe sarılarak saldırıları boşa düşürmeye ve mücadeleyi yükseltmeye çağırdı. Yapılan açıklamanın tamamı ise şu şekilde;  

“Üniversitelerde Yaratılan Faşist Provokasyonlara Karşı Anti-Faşist Mücadeleyi Yükselt!

Dünden bugüne ülkemizde gençliğin devrimci mücadelesinin önemli mevzilerinden biri olan üniversitelerde yaşanan faşist saldırılar, provokasyonlar her geçen gün daha da tırmandırılarak devam ediyor. Gerçekleştirilen saldırılar hakim sınıfların halklar üzerinde estirdiği terörden ve demokrasi mücadelesini geriletmek için başvurduğu türlü faşist baskıdan bağımsız değildir. Ülkemizde artan hak gaspları, işten atmalar, kadın cinayetleri, doğa katliamları, Kürt ulusu ve diğer azınlıklara karşı gerçekleştirilen ırkçı söylemler, saldırılar ve katliamlar… Faşist devletin maskesi, halklar ve ezilen uluslara karşı gerçekleştirdiği bu saldırılarla düşmekte ve kendisini demokrasi aldatmacası, sözde açılımları ve barış ve çözüm süreçleriyle gizlemeye uğraşan faşizm gerçek yüzünü göstermektedir. Her türlü muhalefet karşısında daha da azgınlaşan devlet halkların yükselttiği ve yükselteceği mücadelenin karşısında pervasızlaşmakta katliamlarına ve saldırılarına devamlı olarak yenilerini eklemektedir. İç güvenlik paketleriyle polisi ve faşist valilerini bin bir hakla donatan devlet, yükselecek muhalefet karşısında halkımız üzerinde yeniden bir korku imparatorluğu yaratmaya çalışmakta, en meşru demokratik haklarımızı elimizden almaya kalkışmakta ve bizleri sokağa dahi çıkamayacak hale getirmeye çalışmaktadır. Tüm bunlardan kaynaklı üniversitelerde yaratılmaya çalışılan bu faşist provokasyonların ülkemizde yaşanan bu saldırıların bir yansıması olduğu bilincindeyiz.

Her alanda milliyetçi-şoven duyguları körükleyerek halklar arasındaki dil, din, ulus v.b farklılıkları kullanarak halkları birbirine düşmanlaştıran ve birbirine kırdıran egemenler bu sayede tüm bunlar karşısında hakem rolüne soyunmakta, halkın devrimci mücadelesi önüne set çekmekte ve kendisini yeniden üreterek var olan sömürü ve zulüm düzenini ayakta tutmaktadır. Yaşanan bu sivil faşist ve ırkçı saldırılar halkın dikkatini yaşanacak olan siyasi ve ekonomik krizlerden uzaklaştırma çabasından başka bir anlam ifade etmemektedir. Faşist devlet geçmişte olduğu gibi günümüzde de aynı yöntemlere başvurmaya devam etmektedir.

Üniversitelerde verilen demokrasi mücadelesinin önü her dönem devreye sokulan aynı yöntem ve uygulamalarla alınmaya çalışılmaktadır. Her dönem açılan yüzlerce soruşturma, ceza, okuldan atmalar ve uzaklaştırmalar öğrenci gençliğin demokratik halk üniversiteleri mücadelesine vurulmaya çalışılan darbelerdir. Öğrenci gençliğin mücadelesinin geriletilmesiyle hâkim sınıflar üniversiteleri daha rahat bir şekilde şirketlere peşkeş çekecek ve eğitim piyasanın ihtiyacına göre şekillendirecektir. Planlı- programlı gerçekleştirilen bu saldırılar özellikle Gezi’nin ve 6- 7 Ekim Kobanê eylemlerinin ardından tırmanışa geçmiştir. 2015 eğitim-öğretim dönemi ve üniversitelerin açılışıyla harekete geçen polis-ülkücü işbirliğinin de ilk icraatları İstanbul ve Çukurova Üniversitelerinde başlamış ardından Marmara, Ege, Ankara, Mersin ve daha adını sayamadığımız üniversitelerde devam etmiştir. Ege üniversitesinde yaşanan saldırılarda ülkücü- faşist güruhun reisinin öldürülmesi, Ankara DTCF’de faşistlerin açtığı ateş sonucu ÖGB’nin vurulması, Akdeniz Üniversitesi’nde bellerinde silahla dolaşan ve öğrencileri tehdit eden sivil faşistler ve tüm bu yaşanan saldırılar yaratılmakta olan bu faşist provokasyonun birer parçasıdır. Özellikle açılan stantlara ve dağıtılan bildirilere yönelik artan bu saldırıların altında biliyoruz ki üniversitelerde verilen mücadeleyle birlikte kazanılan haklarımızı elimizden alma çaba ve girişimleri yatmaktadır.

Yaratılacak provokasyonlarla birlikte polis öğrencilerin can güvenliğini bahane ederek üniversitelere yığınak yapacaktır. Ege Üniversitesi’nde bugünlerde yaşanan sıkıyönetimi andıran manzaralar bu durumun provasından başka bir şey değildir. Ankara DTCF’de bir özel güvenlik elemanının vurulması ise onlar için ÖGB’yi can güvenliği noktasında yetersiz göstermeleri açısından başvuracakları bahanelerden biri olacaktır.

Yaşanan saldırılara karşı gençlik yaratılmaya çalışılan provokasyonun bilincine vararak üniversitelerde demokratik halk üniversiteleri mücadelesinin mevzilerini ilerletmelidir. Her şeyden önce yaşanan saldırıların polis ve YÖK destekli olduğunu en geniş öğrenci kitlesine teşhir etmeli, halklar arasında yaratılmaya çalışılan düşmanlığa geçit vermemelidir. Yaşanan tüm bu saldırılar üç-beş sivil faşistin kendi başına gerçekleştireceği saldırılar değildir aksine faşist devletin üniversiteler gibi eğitim kurumlarındaki akademik- demokratik hak gasplarının önünü açmak için estirdiği terörün kapsamındadır ve yukarıda da bahsettiğimiz gibi polisin teşviki ve desteğiyle gerçekleştirilmektedir. Bundan kaynaklı polisin hakem rolüne soyunduğu ve medyaya sağ-sol çatışması olarak servis edilen bu provokasyona aldanmamalı, mücadele salt sivil faşistlere fiili müdahale ile sınırlandırılmamalıdır. Faşizme karşı mücadele sivil faşistlerle mücadele olarak algılanmamalıdır çünkü faşizm bizim ülkemizde her zaman var olan bir olgunun kendisi ve yönetim biçimidir. Üniversitelerdeki mücadele bütünlüklü ele alınmalı ve üniversitelerdeki demokratik hak mücadelesinin anti-faşist mücadelenin bir parçası olduğu unutulmamalıdır. Polisin hedef şaşırtarak dikkatleri sadece beyinleri şovenizm ile zehirlenmiş gençliğin ve ülkücü faşist çetelerin üzerine çekecek her türlü hamlesi boşa çıkarılmalıdır. Tüm devrimci, demokratik, yurtsever öğrenci gençlik üniversiteler içerisinde birlikte hareket etmeli ve ortak tavır geliştirilmelidir. Saldırılar bireysel ve kurumsal olarak algılanmamalıdır. Yurtlarda, amfilerde, fakültelerde saldırıya uğrayabilecek her bireyin can güvenliği alınmalıdır.

Faşist devletin üniversitelerde halk gençliğinin üzerinde yarattığı baskı, şiddet ve sindirme politikalarına karşı demokratik hak ve demokratik halk üniversiteleri mücadelesi geliştirilerek halk gençliğine ulaştırılmalıdır. Faşizmin kirli ve kanlı ideolojisinin bu türden oyunlarına karşı bu oyunların esas amacını tüm halk gençliğinin bilincine yerleştirmeliyiz. Tüm bu saldırılar örgütlülüğe sarılmak, örgütlülüğü büyütmek ile boşa dürülecektir!”

                                                                                                                 

Önceki İçerikHasan Ferit Gedik davası devam ediyor
Sonraki İçerikMKP’den 8 Mart’a ilişkin açıklama