HABER MERKEZİ(17.07.2017)-Kendiliğinden gelme kitle hareketlerinin önünde secdeye durulamayacağı prensip olarak doğrudur. Ancak doğrudan kitlelerin hareketi olup devrimci durumun tipik göstergelerinden olan bu hareketler karşısında kayıtsız kalınamayacağı da bir o kadar doğrudur. Öte taraftan burjuva kliklerin gerici iktidar dalaşında kitleleri yedekleyen veya demagojik argümanlarla kitleleri aldatıp kendi burjuva davalarına ortak ederek geliştirdikleri burjuva önderlikli hareketler karşısında da proleter devrimcilerin tavrı taraf olmama tavrıyla net ve berraktır.
Bu ne anlama gelir? Bu, söz konusu hareketlerin bilinçli ve örgütlü bir önderlikten muaf olup siyasi iktidar perspektifinden yoksun olan kitlelerin baskı ya da yaşadığı sorunlar karşısında sınırlı talepler doğrultusunda reaksiyon göstererek kendiliğinden giriştikleri hareketlerin sınırlı talepleri şahsında da olsa sonuca ulaşmadan son bulabilecekleri, proleter devrimci sınıf tavrı ve tutumuna sahip olmadıkları, sonuçlar elde etmede tutarlı ve kararlı olmadıkları, manipüle edilmeye açık oldukları, burjuvaziye yedeklenebilecekleri gerçekliğinden hareketle, bu hareketlerin olduğundan fazla abartılmaması ve bu hareketlerden devrim gibi gelişmelerin beklenemeyeceği ve beklenmemesi gerektiği anlamına gelir. Bu bir.
Şunu da eklemek de fayda var. Eğer kendiliğinden gelme kitle hareketleri gereğinden fazla abartılır, gerçekliklerinden ileride bir rol ve misyon yüklenirse, yani bu hareketlerden devrim ve abartılı beklenti içine girilirse, bu, fiilen önderlik rolünü, sınıf tavrı ve bilincini, bilincin kitlelere dışarıdan götürülmesi gerektiği gerçeğini, nihayetinde KP’nin rolü ve gerekliliğini anlamsızlaştırarak reddetmek anlamına gelmekle birlikte, kendiliğindenciliğin kutsanması anlayışına da iltihak edilmiş olur.
İki; bütün bu özelliklerine karşın, kendiliğinden gelme kitle hareketlerinin tamamen meşru, demokratik ve devrimci (kitle hareketi) oldukları, dolayısıyla proleter devrimci sınıf hareketi tarafından gereğinden fazla abartılmasalar da burun kıvrılarak küçümseyemeyecekleri, bunlar karşısında asla kayıtsız ve nötr kalamayacakları bilakis devrimci durum ve hareketin somut göstergeleri olmakla birlikte, devrimci kitlelerin eylemi ve devrimci hareketin parçası olmaları bakımından bu hareketlerle birleşme ve önderlik yaparak devrimci rotaya çekme, devrim doğrultusunda kazanımlara ulaştırma, benzeri görev ve sorumluluğuna sahip oldukları anlamına gelir.
Kendiliğinden gelişen kitle hareketi ve devrimci siyaset
Özcesi, devrimci de olsa kendiliğinden gelme ve bütün kitle hareketleri kesinlikle komünist önderliğe muhtaçtır. En azından devrimci önderliğe ihtiyaçları vardır. Aksi halde, hareket ne kadar görkemli ne kadar büyük ve ihtişamlı olursa olsun (ki kitleler her zaman görkemli ve güzeldir), bu hareketlerin düzen içinde kalıp son tahlilde burjuva düzeni mükemmelleştirme işlevi gören reformist potada boğulmaları kaçınılmazdır. Aynı biçimde bu hareketlerin devasa gövdelerine karşın tamamen bu gövdelerine ters orantılı sonuçlarla bitmesi ya da sonuçlar elde etmeden sönümlenmesi ve hatta burjuva önderliklere teslim olarak bunlar altında heba olacakları, hiç kuşkusuz ki, devrimci kazanım ve devrim gibi muazzam eylemden uzak kalacakları da muhakkaktır.
O halde, en gerici kurumlarda bile örgütlenme ve kitlelerin olduğu her yerde örgütlenme perspektifine sahip olan komünist anlayışın; devrim eserine imza atan kitleleri hiçbir sebeple kaderiyle yüz yüze bırakma, eylemlerinde onları yalnız bırakma, onların yanılsamalarından ve yanıltılmalarından onları sorumlu tutma, “küsme”, kitlelerin burjuva hegemonya altında manipüle edilerek girdikleri göreli durumu kabul ederek bu durumu değiştirme çabasından vazgeçme, son tahlilde komünistlerin eksikliği olan kitlelerin örgütsüzlüğü ve burjuva önderliklerin peşine takılmasının “günahını” kitlelere yükleme, kitleleri suçlama ve devrim için olmazsa olmaz olan kitlelerin örgütlenip onlarla birleşme uğraşından vazgeçme lüksü yoktur, olamaz da.
Ve üç; Burjuva gerici önderlikler tanınamaz, bunlar altındaki hareketlere dahil olup yedeklenilemez. Burjuvazinin yedeklediği kitleler devrimcidir. Burjuva hareketlerin kitleleri bağrında toplaması mümkündür, bu tarihsel tecrübelerle de kanıtlıdır. Fakat kitlelerin hareket içinde olmaları, hareketin niteliğini belirlemez. Belirleyici olan önderliktir. Önderlik burjuva gerici sınıf ve siyasi partilerinde ise, o hareket devrimci kitlelere rağmen gericidir. Dolayısıyla bu harekete katılmak düşünülemez, burjuva gerici şartlar altında hiç girilemez. İsterse, söz konusu burjuva hareket klik çatışması temelinde reel olarak olumlu rol oynasın, yine de bu hareketle bağımsız irade, siyaset ve tavrımızdan ödün vererek burjuva önderliğin şartlarına teslim olmuş biçimde ortak olamayız. Bu, ilkesel bir meseledir. Denenmiş bayrağımız var, burjuva bayrak altında safa giremeyiz. Bağımsız eylem, hareket ve mücadelede bulunma olanaklarımız varken, burjuva önderlik altında hareket etme, onu meşrulaştırma yaklaşımımız olamaz, buna mecbur değiliz. Tek mesele kitlelerin hareket içinde olmasıdır. Ve kitlelerin içinde olduğu burjuva gerici hareket karşısında siyasetimiz ne olmalı, görevimiz nedir, nasıl biçimlenmelidir? İşte tüm mesele budur.
Kitleler görkemli ve muhteşemdir. Kitlelerle birleşmek aslolandır. Onlarla doğru zeminde birleşmek elzemdir ve ötelenemez. Lakin kitlelerle birleşmek burjuvaziyle birleşmek ya da burjuva önderlik altında safa girmek anlamına gelmez. Kitlelerle birleşmek ile burjuva önderliğe ilkesel olarak karşı olmak iki ayrı doğrudur. Biri adına diğeri feda edilemez. Açıkçası kitlelerle birleşmekten vazgeçilemeyeceği kesinken, burjuva önderlik ve harekete dahil olmak da aynı düzeyde ilkesel devrimci tutumdur. O halde burjuva gerici önderliğe karşı çıkarak ve mücadele ederek, burjuva önderlik tarafından yedeklenmiş olan kitlelere bağımsız devrimci tavır ekseninde ajitasyon-propaganda araçları ve doğrudan hitap etme usulüyle onlarla birleşme siyasetini devrimci kulvarda ele almak gerekli ve doğru olandır. Burjuva gerici önderliğin disiplin, kural ve bağlayıcılığını tanımadan bağımsız sınıf siyaseti ve tavrımıza uygun olarak kitlelerle buluşmak veya onlara ulaşarak devrimci propaganda zemininde çalışmalar yürütmek gereklidir.
Özellikle belirtelim ki, ilkesel ve stratejik tavrımız gerekçe edilerek somut siyasi gelişmeler karşısında siyasetsiz kalmayı benimseyemeyiz. Bu temelde, burjuva gerici önderliğe yedeklenmeden somut durum karşısında bir tavır ve siyasetimizin olması gerekmektedir. Siyasette esnek ve yaratıcı olmak şarttır. Bu esneklik burjuva önderliği tanıma anlamına gelmez. En fazla bağımsız tavrımız, irademiz, slogan ve pankartlarımızla ayrı bir kortejde yürüyüş, ayrı eylem gerçekleştirilebilir. Elimize “Adalet” bayrakları alarak eylemde bulunmakla yetinemez, benimseyemeyiz. Adaletten öteye, tek adam sultası ve açık faşist iktidarına karşı halk kitlelerinin sokağa ve eyleme çıkması, bütün burjuva gerici sınıf partileri, iktidarları ve devletine karşı sosyalizmin çare olduğunun kitlelere propaganda edilerek devrimci bir eylemin gerçekleştirilmesi mümkündür. Kitleleri mi bulamıyoruz, kitleleri harekete geçirip katamıyor muyuz, o halde kendimizi sorgulayarak kitlelerin kazanılması için daha fazla çalışmalı, örgütlenmeli ve emek vermeliyiz. Aksi halde burjuva kliklerden medet umma durumuna düşmekten kurtulamayız. Burjuva klikler arası çatışmadan devrim ve örgütlenmemiz adına elbette yararlanacağız fakat proleter devrimciler olarak klik çatışmalarını ve bu sayede gelişecek hareketleri bekleme durumunda olamayız.
Somut bir özet yapacak olursak
CHP-Kemalist kliğin gerici iktidar dalaşı çerçevesinde Erdoğan sulta iktidarına karşı bildik vesilelerle başlatmış olduğu “Adalet Yürüyüşü” gündemdedir. Ve bu yürüyüşün önemli bir yankı yaratarak ciddi düzeyde canlı bir siyasi ortam yarattığı da açıktır. En önemlisi de önemli bir kitleyi bu eylemine katmayı da başarmıştır. Çeşitli komplo teorileri ve muhtemel arka plan güçlerini bir kenara bırakırsak, söz konusu eylemin klik çatışmasının ürünü olup, Kemalist klik önderliği olarak burjuva gerici damga taşıdığı alenidir. Bu eylemin her türlü başarısının yaratacağı en ileri sonuç Kemalist kliğin iktidara gelmesinden ibarettir. Daha fazlası değil.
Klik iktidarı için çatışma içinde olan ve giderek keskinleşen bu çatışmanın burjuva gerici bir tarafı olan CHP-Kemalist kliğin, mevcut Erdoğan güruhunun birçok faşist politika ve uygulamasını desteklediği, yeri geldiğinde bununla birleştiği ve özellikle de Kürt ulusuna uygulanan katliam ve Kürt düşmanlığı olmak üzere, geniş halk kitlelerine uygulanan faşist baskı ve vahşi sömürü politikalarında onaylayan olduğu, devletin bekası için ne gerekiyorsa onu yaptığı ve iktidarın her istediğini yerine getireceğini açıktan beyan edip bu beyanına uygun davrandığına tanığız. Bu tablo ve daha fazları CHP’nin nerede durduğunu ve tüm niteliğini sabitlerken, eylemiyle de halk kitleleri ve ezilen mazlum ulus ve azınlıklar ya da ezilen inanç kesimleri lehine bir kazanımı ifade etmediği, bilakis mevcut faşist devlet ve düzeni daha rasyonel şartlarda sürdürerek faşist politikaları sürdürmeyi amaçlamaktadır.
Erdoğan-AKP iktidarının tek adam sultası altında açık faşizm uyguladığı, buna karşı mücadelenin zorunlu olduğu kadar buna karşı mücadelenin esas olduğu da doğrudur. Fakat, bu, diğer burjuva gerici klik veya siyasi partilerin sınıf yapıları ve faşist karakterini göz ardı etmeyi, bunları mücadelemizin hedefleri dışında tutmayı, bunlarla şu veya bu sebeple (salt iktidar kliği ile dalaştığı için) ittifaklar yapmamızı, bunlarla aramızdaki çizgileri silikleştirmemiz anlamına gelmez. Kemalist kliğin Erdoğan tek adam sultasına karşı eylem yapması iyidir, klikler arası çatışma devrimin lehinedir ve bundan devrimci politika ve faydacılık ekseninde yararlanmalıyız. Hepsi bu. Kemalist klik içinde âtıl bir güç olmayı, kitlelerin bu gerici faşist partiyle entegre olup içinde erimesine niyetten bağımsız da olsa katkı veremez, rıza gösteremeyiz.
Devrimci kitlelerle birleşmek ve onları birleştirmek yaşamsal önemdeyken, bu uğurda burjuva gerici kliklerden herhangi birini herhangi bir vesileyle meşrulaştırmamız, fiilen ve siyaset yapma adına umar olarak sunmamız tasavvur edilemez. Hepsiyle aramızdaki ilkesel kalın ayrım çizgilerini koruyarak devrimci siyasetle kitlelerle birleşmeyi başarmak durumundayız. Kitleleri her türlü demokratik mücadele dahil olmak üzere, devrimci eylem temelinde siyasi iktidar mücadelesine çağırmak stratejimiz olduğu kadar taktik siyasetimizin de ana ekseni olmak durumundadır.