HABER MERKEZİ (17.11.2014)- “Tarih boyunca kadın bedeni her savaşta erkek egemenliğinin işgaline uğramıştır. Paylaşım savaşları ve işgaller ekonomik, siyasal, dinsel ve etnik sorunlarla birleşerek kadına yönelik şiddetin boyutlarını her geçen gün daha da büyütmektedir. Tüm savaşlarda sistematik olarak kadınlara yönelik uygulanan şiddetin en belirgin biçimi tecavüz ve kadın ticareti olmuştur. Bu şekilde kadınların ve kadınlar üzerinden tüm toplumun direncinin kırılması ve saygınlığını kaybederek onursuzlaştırılması hedeflenmiştir.Özel mülkiyet, tarihi boyunca toplumları ‘terbiye etmek’ için kadına şiddeti doğallaştırmıştır. Kendi sisteminin devam etmesi için insan bedeninin, aklının, emeğinin ve duygularının köleliğini gelenek ve göreneklerle, töre ve dinlerle kadın üzerinden uyguladığı şiddetle meşru ve görünmez hale getirmiştir.
Günlerdir Ortadoğu’da emperyalistler ve işbirlikçilerinin yarattığı IŞİD (DAİŞ) çeteleri Kürtleri katlediyor. Müslüman olmayanları öldürmekle tehdit eden IŞİD, Şengal bölgesinde yaşayan Ezidi kadınlarını kaçırdı. Bir kısmı satıldı, bir kısmına tecavüz edildi, katledildi ve kimisi de yaşanan vahşete dayanamayıp intihar etmek zorunda kaldı. Geride kalanlar hakkında bilgi yok.
Kadına şiddeti hem yayımlayan hem de uygulayan medya aracılığıyla öğrendiğimiz, ayrı ülkeler de aynı amaçla uygulanan farklı biçimlerdeki şiddetler:
Reyhaneh Jabbari ‘Tecavüz hakkını kullanan’ erk-ek sistem tarafından asıldı.
Ukrayna’da 286 kadın tecavüz edilip katledildi.
Nijerya’da Boko Haram tarafından kaçırılan kadınlar, ‘Allah’ın emriyle onları evlendirdik’ açıklamasıyla satıldı.
Hindistan’da ‘ev kazaları’ adı altındaki kadın katliamlarının yanı sıra, artan tecavüzlerden kaynaklı hamile kalan 43 kadın toplu bir şekilde 1 doktor tarafından 1 günde kürtaj edildi ve birçok kadın yaşamını yitirdi.
‘Öldürme hakkımı kullandım’ zihniyetiyle işlenen kadın cinayetleri ve çok yaygın olup üstü incelikle örtülen kadın sünnetinin yol açtığı acılar ve yaşanan ölümler.
Meksika’da kaçırılan 43 devrimci öğrencinin yakılarak katledilmesi, tüm ülkenin sokaklarını yangın yerine dönüştürüyor.
Geri bırakılmış ülkelerde recm ve töre cinayetlerinin kesin sayısı bilinmiyor.
Çin’de (bırakalım sayının yıllık olarak milyonu aştığını) kız çocukları doğar doğmaz öldürülüyor.
ABD’de her altı dakikada bir kadına tecavüz edilirken, İngiltere’de her yedi kadından birine, birlikte olduğu erkek tarafından tecavüz ediliyor. Fransa’da ayda altı kadın ‘aile içi şiddet’ nedeniyle ölüyor.
İran’da voleybol maçını izlediği için hapishanede olup, açlık grevinde olan bir kadın sesini dünyaya duyurmaya çalışıyor.
Dünya genelinde tüketimin nesnesi durumuna gelmiş olan kadınlar, erkekle aynı üretime katılmasına karşın, erkekten sonra işe alınarak daha düşük ücretle erkeğe bağımlı kılınarak ekonomik şiddete maruz kalmaktadır. Almanya’da boşanan ve çocukları olan kadınlar ayrı yaşadığı için, ekonomik olarak cezalandırıldıkları gün gibi açıktır.
Tüm bunlara karşın özel mülkiyetin hiçbir sistemine boyun eğmeyip, her türlü şiddete ve sömürüye karşı savaşan halkların ve kadınların tarihi, aynı zamanda umudun ve özgürlüğün tarihidir.
Beş yüz haftadır Fırat’ın doğusunda ve batısında ‘son kayıp bulunana kadar’ her Cumartesi oturma eylemi yapan Cumartesi Annelerinin mücadelesi, Batı Kürdistan’dan dünyaya yeni bir pencere açan Kürt ulusunun direnen kadınları, bedenini ateş topuna çeviren Arîn Mîrkan’ın katledilen yüzlerce insana bir ışık olması, Suruç’ta katledilen Kader Ortakaya’nın ‘Özgürlük tohumlarımızın yükseldiği yerde, kanımızın son damlasına kadar korumaya ve orayı özgürleştirene kadar mücadele etmeye devam edeceğiz’ sözleriyle direniş sesi, Özgür Kürdistan için, hiçbir fedakarlıktan kaçmayan, Deniz Fırat ve tüm kadın savaşçıların mücadelesiyle 25 Kasım’da haykırıyoruz; Ayrı coğrafyalarda ayrı biçimlerde aynı amaçla uygulanan şiddete karşı, kadının siyasetten ekonomiye, eğitimden sokağa kadar ikinci plana iten ve kendisine şiddet olarak dönen eşitsizliklerin ortadan kaldırılması, savaş ve işgallerin durdurulması, gelenek ve göreneklerin, töre ve recm olarak kadın katliamlarının araçları olmalarına son verilmesi için, özel mülkiyetin evrensel silahları olan, devlet yasalarıyla kadına ve dolayısıyla tüm insanlığa karşı saldırıları ortadan kaldırmak için bugün enternasyonal kadın mücadelesini yükseltmek ve şiddetsiz bir dünya için mülkiyetsiz bir dünya yaratmak zorundayız.
Her türlü şiddetten bizi kurtaracak olan kendi örgütlü mücadelemizdir ve özgürlük örgütlendikce bizimdir.
Şiddet köleleştirir örgütlülük özgürleştirir!
Kadın katliamları politiktir!
Yaşasın enternasyonal kadın dayanışması
Kadınsın direnensin ses ver!”