ABDULLAH KALAY VE TÜM HASTA TUTSAKLAR SERBEST BIRAKILSIN!

F Tiplerinde yüzlerce devrimci tutsağın şehit düştüğü unutulmamalıdır. Bunların birçoğu ölümcül hastalıklarına rağmen tedavi koşulları tanınmadığı,  tedavi edilmedikleri ya da hastalıkları gereği bırakılması gerektiği halde bırakılmayıp içerde sağlıksız ve kötü koşullarda tutularak ölüme terk edilen-öldürülen hasta tutsaklardır. Özellikle belirtmek gerekir  ki AKP iktidarı döneminde de bu sorun tüm ciddiyetiyle devam etmiştir. Yani AKP iktidarı ‘’F Tipleri benim dönemimde yapılmadı’’ diyerek işin içinden çıkamaz. Kaldı ki, mesele F tipleri kadar, içerde tedavi etmeme veya ciddi sağlık sorunları yaşayan tutsakların bırakılmaması tarzındaki faşist yaklaşım ve politika meselesidir de…

F Tiplerindeki bu ölümler veya öldürmeler geride kalmış değil, tersine sıcak bir sorun olarak aktüeldir. Mevcutta da hasta tutsaklar içerde ölüyor, ölüme beş kala bırakılıyor, tedavi edilmiyor, tedavi şartları tanınmıyor ve tutsaklar feodal bir kinle ölüme terk ediliyor. Abdullah Kalay bunun yalnızca bir örneğidir.Kamil Turanlıoğlu diğer bir örnektir. Ölümcül hastalıklara sahip ve kendisine bakamayacak düzeyde sağlık sorunları yaşayan tutsaklara dair daha onlarca ve belki yüzlerce örnek verilebilir.

Bu tutsakların serbest bırakılması sağlıklarından kaynaklanan zorunlu bir gereklilik ve gereksinimdir. Bırakılmaları için tüm demokratik güçler ve insani değerlere sahip olan herkes duyarlı olmalı, tepkiler göstermeli, mücadele etmelidir. Nitekim söz konusu olan insan yaşamıdır. İnsanın ölümü bu kadar sıradanlaştırılamaz, sıradan bir olay gibi karşılanamaz. ‘’TC’’ devletinde insan ölümü son derece ucuz da olsa insani değerlere sahip olanlar bu ölümlere seyirci kalamaz, kalmamalıdır.

Uzun zamandır hasta tutsakların tedavi edilmesi, tedavi şartlarına kavuşturulması ve serbest bırakılmalarına dönük tutsak aileleri ve ilgili kurumlarınca saygın bir mücadele sürdürülmektedir. Bu mücadelelerde bazı başarılar da elde edildi. Yürütülen çalışmalar sonuç verdi, sınırlı da olsa belli hasta tutsakların bırakılması sağlandı. Abdullah Kalay da belli bir zamandır ölümcül hastalığıyla gündemdedir. Kalp krizi ve kalp yetmezliği olan Abdullah Kalay, AKP iktidarı tarafından içerde tutulup tedavisi engellenerek bilinçli bir şekilde ölüme terk edilmektedir. Durumun hassasiyetine bağlı olarak tutsak aileleri, ilgili demokratik kurumlar, İnsan Hakları Derneği İstanbul Şubesi tarafından Kalay ile ilgili sorun çeşitli vesilelerle gündeme getirilmekte ama maalesef yetkililer kayıtsızlıklarını korumaktadır. Gerek Abdullah Kalay ile ilgili olsun ve gerekse de genel hasta tutsaklarla ilgili mücadele ve girişimler  olsun daha fazla yoğunlaştırılarak, daha etkili olacak biçimde gerekli zemine oturtulmalıdır. Zira insanların ve yoldaşlarımızın ölmesine göz yumamaz, ölümlerine tahammül edemeyiz.

Daha fazla geç olmadan Kalay ve diğer hasta tutsaklar serbest bırakılarak tedavilerinin yapılması sağlanmalıdır. Bunun için bütün demokratik kurumlara görev düşmektedir. Tepkiler ne kadar örgütlü, sistemli ve güçlü olursa sonuç almak da o kadar erken ve mümkündür. Tutsakların mücadele şartları sınırlıdır. Onlara açılan pencere dışarının desteği ve mücadelesidir. Onların kendilerini savunmak için yeterli olanakları yoktur. Onların tek gücü onları destekleyen demokratik devrimci güçlerdir, aydınlardır. Onlar düşmanın eline sahipsiz olarak terk edilemezler. Her an onları sahiplenmeli ve yanlarında olduğumuzu pratik eylemlerimizle göstermeliyiz. Bir tutsağın ölümüne seyirci kalmak demek insanlıktan kaybetmek demektir.

Yeri gelmişken söyleyelim ki, demokrat-devrimci sanatçılar, yazarlar, aydınlar hasta tutsaklar sorununa asla kayıtsız kalmamalıdırlar. Karşılarında tutsaklar ölürken refleks göstermeyenler aydın olamazlar. İşte ‘’beğenmediğimiz’’ burjuva sanatçılar hayvanlar için, doğa için, hasta çocuklar için vb vs bir dizi meselede tavır tutum sergilemekte ve  sorunları gündeme getirmektedirler. En azından duyarlılıklarını göstermektedirler. Ancak aydın geçinen demokrat ve ilerici geçinen sanatçılarımız, yazarlarımız vb bunlar kadar duyarlı davranmamaktadırlar. Hayvan haklarına duyarlı olup tutsak ölümlerine kayıtsız kalmaları onların çelişkisi olsa da, öyle ya da böyle taşıdıkları duyarlılıklar itibarıyla olumlu bir rol oynamaktadırlar. Ama demokrat devrimci ve aydın sanatçılarımız, yazarlarımız ve hatta şairlerimiz maalesef her konuda ölüm sessizliği içindedirler. Burjuvazi bizlerden daha hümanist değildir, olamaz da. O halde bu özümüze uygun davranalım.

Hemen her gün TV haber ve programlarında çocuklara okul açan burjuva sanatçıların haberleri yer alır. Elbette demokrat devrimci sanatçıların vb ekonomik şartları buna uygun değildir. Ama yine haberlere konu olan, küçük çocukların kan ve ilik nakli, doku nakli gibi son derece hassas bir konu var. Buna duyarlılık gösteren yine beğenmediğimiz o kesimlerdir, burjuvazidir vb. Oysa neden demokrat devrimci kişi ve kurumlar ya da aydın, yazar  ve sanatçılarımız bu sorunda etkin bir duyarlılık içinde olmasın? Küçük bir çocuğu yaşatmak kadar anlamlı bir davranış olabilir mi? Buna kayırsız kalan insanlığını sorgulamalıdır. Kanser hastası küçük bir çocuk nasıl ki, her günü büyük bir umutla karşılıyor ve yapılacak yardımları bekliyor, öyle de hasta tutsaklar biz dışarıdakilerin desteklerini ve mücadelelerini beklemektedirler. Kanserli bebeğe ilik-doku nakli için gösterilen duyarlılık da, hasta tutsaklara (genel tutsaklara) gösterilen duyarlılık da son derece saygın, onurlu  duyarlılıklardır.

Sınıf mücadelesi veya komünist toplum mücadelesini salt burjuvaziyle savaşma yeteneği ve duyarlılığına indirirsek yabancılaşmamız kaçınılmaz olur. Sınıf mücadelesinin yürütücüleri olan bizler ya da aydın, demokrat ve devrimci sanatçılar vb derin bir halk sevgisine sahip olmalıdır, özünde sahiptirler de. Bu halk sevgisi insana duyulan sevgidir de. Elbette sınıfsal niteleme dışında ve sınıflar üstü bir insan kavramından söz etmiyoruz. O bir avuç insanlık düşmanını gerçek manada veya kullandığımız manada insandan saymıyoruz. Ama geri kalan tüm insanlara karşı, özellikle çocuk ve tutsaklara karşı sonuna kadar duyarlıyız.

Balıkları korumak için ölümüne direnen insanlar var. Bunlar sübjektif olarak devrimci olmasa da son derece saygın bir iş yapmaktadırlar. Kaldı ki, bizlerden daha çevreci ve hayvan sever olamaz. Ama yazık ki, bizlerin göstermesi gereken duyarlılıkları burjuvazi göstermektedir.

Kısacası başlamalıyız! Hasta tutsaklara sahip çıkıp onların yaşamlarını korumak ve tedavilerini yaptırmak için canla başla keskin bir mücadeleye girişmeli, mücadeleyi yoğunlaştırarak hedefimize varmalıyız.

Burjuvaziden rica edecek halimiz yok. Mücadelemizle kazanmalı, yoldaşlarımızı, dostlarımızı, tutsakları yaşatmalıyız. Dışarı çıkarılan her tutsak bir yaşam demektir! Bu bilinçle tutsakları yaşatmaya dönük mücadelemizi büyütelim!

Abdullah Kalay ve hasta olan tüm tutsaklar serbest bırakılsın!

 

Önceki İçerikDEVRİMCİ DEĞİŞİM NESNEL GERÇEĞE UYGUN DEĞİŞİMLE MÜMKÜNDÜR!
Sonraki İçerikA-3