HABER MERKEZİ (25.11.2016)-AP ’da bugün gerçekleştirilen oylamada ‘’Türkiye’’ ile AB arasında ‘’TC’’nin AB’ye üyeliği zemininde yürütülen müzakere sürecinin dondurulması ezici çoğunluk (479 oyla) kararıyla çıktı. Karar siyasi bağlayıcılığı olmayan tavsiye niteliğinde bir karar olsa da, tamamen önemsiz ya da ‘’TC’’ açısından es geçilecek bir karar değildir. Siyasi bağlayıcılığı olan karar ise Aralık ayında yapılacak liderler zirvesinde ele alınacaktır. Normal şartlarda bu kadar büyük oy çoğunluğuna sahip olan kararın liderler zirvesinde de onaylanması gerekir. Fakat gerici çıkar ve pazarlıklardan ibaret olan burjuva ilişki ve gerçeklikte gelişmelerin olağan seyir ve şartlarda değil, tamamen gerici çıkarlar ekseninde cereyan ettiği-edeceği açıktır. Dolayısıyla bu kadar büyük oy ve çoğunluğun iradesine rağmen, pazarlık süreci olarak işletilecek olan Aralık ayı liderler zirvesine kadar durumun tersine dönüp ters orantılı bir kararın alınması mümkündür. Elbette mevcut karara paralel bir kararın alınması da mümkündür. Bu iki olasılık arasında hangisinin geçerli olacağı, yani liderler zirvesinde kararın hangi yönde çıkacağı tamamen AB’nin ‘’TC’’ ile yürüteceği pazarlık görüşmeleri ve bu görüşmelerde ‘’TC’’nin vereceği ödünlere bağlıdır. Kuşkusuz ki, bu süreçte ‘’TC’’nin Rusya ile ilişkiler esasında ‘’Şangay Beşlisi’’ ile yürüteceği pazarlıklar ve ilişkilerin seyri de etkili olacaktır.
Erdoğan’ın, ‘’Şangay Beşlisi’’ ile ilişkiler bağlamında AB’ye siyasi şantaj niteliği de taşıyan açıklamaları, ‘’TC’’nin ‘’eksen kayması’’ denen eğilime dair belli bir tutum içinde olduğunun işaretlerini vermektedir. Ki, Erdoğan’ın açıklamaları bağlamında yansıyan bu eğilim somutta şantaj anlamı taşısa da, ‘’TC’’nin belli bir süreçtir ABD ve AB ile yaşadığı sorunlu ilişkiler dönemi ve özellikle IŞİD politikası ile Suriye-Irak bağlamındaki gelişmeler ve Kürt politikasında yaşanan ciddi sorunlar bu eğilim ya da ‘’eksen kaymasını’’ şantaj boyutundan çıkararak ciddi bir eğilim olarak ortaya koymaktadır. Ki, Rusya ile keskin bir dönüşle sağlanan ‘’olumlu’’ ilişki ve Erdoğan’ın açıklamaları, buna karşın Rus genelkurmayının, ‘’TC’’nin Şangay Beşlisine üye olabilir şeklindeki açıklaması, öte taraftan üye olmadığı halde ‘’TC’’nin Şangay Beşlisi Enerji Kulübünün dönem başkanlığına getirilmesi gibi gelişmeler ‘’eksen kayması’’ bağlamında yeni bir süreci mümkün kılan öneli emarelerdir…
Şüphesiz ki, ‘’TC’’nin ‘’eksen kaymasında’’ ifade bulan ABD ve AB ile ilişkilerini kesmesi ya da tali duruma çekip ‘’Şangay Beşlisine’’ dahil olması kolay olmayıp, ‘’TC’’nin kolayca gireceği bir yol ve tercih değildir. Ancak, bizzat Obama tarafından ‘’Rusya’nın askeri olarak dünya ölçeğinde etkili olan bir süper güç olduğu, dünyadaki problemleri Rusya ile işbirliği içinde çözme şeklindeki açıklamaları ve elbette somut gerçeklik ile ABD’nin yeni başkanı seçilen Trump’un Rusya ile ilişkiler vb bağlamında yaptığı açıklamalar dikkate alındığında, emperyalist bloklar ve dünya da yeni dengelerin oluştuğu, yeni bir sürecin gelişeceği anlaşılmaktadır. Dolayısıyla bu yeni dengeler veya yeni süreçte ‘’TC’’nin emperyalist bloklar arası denge ve yeni emperyalist şartlar dünyasında farklı bir pozisyon alması da mümkündür. Ki, bu sürecin gelişmesi elbette kısa vadede ve hemen somutlanması olası görülmemektedir fakat sürece yayılan biçimde uzu vadede bu yeni pozisyon veya ‘’eksen kayması’’ ‘’TC’’ açısından yaşanabilir bir durumdur. Bunlar kessin yargılar değil, mevcut gelişmelerin yorumlanmasının çıkardığı olasılılardır, mutlak değil ama mümkün görülen olasılıktır…
Dahası, bu olasılıkta esas olarak belirleyici olan, ‘’TC’’ ile AB ve ABD arasında yaşanacak pazarlıklar ve ilişkilerin nasıl bir dengeye oturacağı meselesidir ki, bu süreç yürütülecek görüşmeler ve pazarlıklar sonunda netleşmiş olacaktır. Bu pazarlıklarda ilişkilerin beli bir zemine oturtularak rayına koyulması ‘’eksen kaymasını’’ devre dışı bırakacak, mevcut durum devam edecektir. Fakat bu pazarlıklar sürecinde gerekli zemin ve ilişkiler yakalanamaz ise ‘’eksen kayması’’ sürece yayılan biçimde de olsa gündeme gelecektir. ‘’Eksen kayması’’ esas eğilim haline gelse de AB ve ABD ile ilişkilerin tamamen kopması-koparılması gerçekleşmeyecek, bu ilişkiler belli düzeyde sürdürülecektir. Son tahlilde burjuvazi ve emperyalist burjuvazi için esas olan çıkarlardır. Tüm dostluk ve ilişkiler bu zeminde vücut bulur, bulmaktadır. Dolayısıyla ‘’eksen kayması’’ durumunda bile ilişkilerin kesin ve mutlak biçimde kopması söz konusu değildir, olmayacaktır. Zira, gerici kapitalist çıkarlar üzerine kurulu olan mevcut gerici sınıflar dünyası hemen her bileşeniyle iç içe geçmiş ve çeşitli düzeylerde karşılıklı bağımlılıklar taşımakta, en büyü hasımlar bile birbirine muhtaç durumdadırlar. Bu dünyada ilişkilerin mutlak biçimde kopması mümkün değilken, ilişkilerin esas olarak hangi blok-larla yürütüleceği, hangi bloğun kuklası olunacağı vb meselesi biçiminde şekillenmektedir…
‘’TC’’nn iktisadi durum ve ilişkilerine bakıldığında Avrupa’dan kopmayı göze alması zordur. Ciddi ve keskin bir kopuş Avrupa’nın AB ile müzakereleri dondurmaktan öteye ekonomik yaptırımlar sahasına yansır ki, mevcut durumda ‘’TC’’nin bunu kaldırması olası değildir. Böylesi bir gelişmede ‘’TC’’in ekonomik olarak büyük krizle yüz yüze gelmesi ve mevcut iktidarın çökmesi kaçınılmaz olacaktır. ‘’TC’’ ile işbirliği-ilişkilerini koparmak istemeyen AB ve ABD’nin mevcut iktidarı değiştirerek yeni işbirlikçi iktidarlar üzerinden ‘’TC’’ ile mevcut ilişkilerini sürdürmesi de gündeme gelebilecek olasılıktır. Esasen sürecin buna dönük gelişeceği de söylenebilir. Kısacası, ya ‘’eksen kayması’’ gündeme gelecektir ya da iktidarın komprador tekelci burjuva klikler arasında el değiştirmesi gündeme gelecektir. Süreç buna gebedir, gelişmeler bunu işaret etmektedir. Zira, AB ve ABD’nin mevcut ‘’TC’’ yönelim ve politikalarını esasta benimsemesi mümkün gözükmemektedir. Erdoğan sultasının ise, Rusya ile ilişkilerden aldığı destek ve bu emperyalist bloklara karşı ‘’Şangay Beşlisi’’ kozuna sahip olması, hatta mülteci kartını elinde bulundurması vb vs nedeniyle verilecek ödünlerden daha fazlasına göz diktiği, özellikle de Kürt politikasında ilgili emperyalist blokların geliştirdiği süreci ırkçı-Tür milliyetçiliği zemininde kabul etmemesi gibi nedenler zemininde AB ve ABD’nin politika ve istemlerine tam cevap vermeyeceği söylenebilir. Bu durum, yukarıda bahsettiğimiz iki olasılığı gündeme getirir, getirmektedir…
Bütün bunlar ışığında düşünüldüğünde AP kararının Aralık ayı liderler zirvesinde de onaylanması mümkündür ki, liderler zirvesinde ‘’TC’’ ile birlik sürecinin dondurulması gerçekleşirse ‘’TC’’nin ‘’eksen kayması’’ ya da iktidarın el değiştirmesi daha güçlü olasılık olarak gündeme gelebilir. Almanya’nın ise her durumda ‘’TC’’ ile ilişkilerinin devam edeceği Merkel’in tavrı ve açıklamalarından anlaşılmaktadır. Ancak emperyalist blok ve dengelerde gündeme gelen yeni durumun nasıl sonuçlar yaratacağı da önemli bir boyuttur ki, Almanya’nın ‘’TC’’ye ilişkin yumuşak tavrı bu süreç ve gelişmelerden bağımsız değildir.
Daha önceki yazlarımızda emperyalistlerin yeni partnerlerle çalışma eğilimi temelinde bir plan olarak Erdoğan-AKP iktidarını düşürme olasılığından bahsetmiştik. Bu olasılık kısa sürede gerçekleşmeyince öngörümüzde yanıldığımızı belirterek öz eleştirel yaklaştık. Fakat yaşanan darbe girişimi (ki, bu darbenin CİA’dan bağımsız bir süreç olduğunu düşünmüyoruz) öngörümüzün isabetli olduğunu gösterdi. Bugün yine Erdoğan-AKP iktidarının değiştirilmesi ve yeni işbirlikçilerle ilişkilerin sürdürüleceği olasılığını bir öngörü olarak ileri sürüyoruz. AB, ABD ile ‘’TC’’ arasındaki pazarlıkların gelişmesine bağlı olmak kaydıyla ve pazarlıkların başarısız kalması durumunda, ya ‘’eksen kayması’’ ya da iktidarın el değiştirmesi gündeme gelebilir diyoruz.