Bedel ödemeden mücadele verilemez. Mücadelenin en yüksek bedelleri ölümsüzlerimizdir. Ölümsüzlerimiz mücadelenin taşıyıcı kolonları, yüksek değerleri ve yol gösterici pusulalarıdır. Onları anmadan mücadele tarihine sahip çıkılamaz. Onlar devrimci mücadelenin yenilmez ve unutulamaz kahramanlarıdır. Onlar bizzat tarihtir, devrimci tarihi yazanlardır! Şehitsiz mücadele ve gelişme olamaz. İlerleten, geliştiren değer ve yol gösteren miras Onlardır. Tüm devrim tarihleri Onların omuzlarında yükselmiş, Onların kanlarıyla sulanmıştır… Partimiz ölümsüzler ordusuna bu bilinçle yaklaşır; Onları mücadele dinamiği olarak görür…

1978 yılında gerçekleştirilen Parti 1. Konferansımızda ocak ayı, “Parti ve Devrim Şehitlerini Anma Ayı” olarak kararlaştırıldı. Parti önderlerimizden ve ordumuzun ilk komutanı Ali Haydar Yıldız, ilk kadın parti şehidimiz Meral Yakar, Mustafa Suhpi ve yoldaşları başta olmak üzere daha nice yoldaşımızın ve dünya proletaryasının büyük öğretmen ve önderlerinden Lenin, Rosa Luksemburg, Karl Liebnecht’in ocak ayında ölümsüzleşmesi, parti birinci konferansımızın bu kararı almasının tarihsel bilincini oluşturur…

Partimiz daha sonraki yıllarda gerçekleştirdiği kongresinde, 18 Mayıs anması ile ocak ayı şehitler anmasını birleştirme kararı aldı… Tarihsel mücadelemizin silinmez belleği olan ölümsüzlerimizi ve kanlarıyla partimizin yapısına harç olan parti şehitlerimizi bu doğrultuda her 18 Mayıs’ta anıyor, anma etkinlikleriyle ölümsüzlerimizin anılarını mücadelemize rehber alıyoruz…

***

Tarihsel olarak Paramazlar ve Suphi’lere dayanan coğrafyamız bilinçli devrimci hareket tarihi, Paramaz ve arkadaşlarının asılması, SUPHİ ve arkadaşlarının Kemalist komployla Karadeniz’de katledilmesiyle kısa süren bu parlak devrimci kesitlerden sonra, reformist-revizyonist çizgiler altında uzun bir pasifist tatil dönemine girdi. Sağ pasifist çizginin alt edilerek devrimci çizgi çığrının açılması yarım asrı alacaktı… Nitekim SUPHİ’leri aşan yanlar barındıran yeni dönem 50 yıl sonra da olsa gündeme geldi. Bilinçli devrimci hareket tarihinin keskin dönemeçlerinden biri olarak 1971 Devrimci Çıkışı devrimci harekete yeni ufuklar açtı. Mahir, Deniz ve İbrahim bu tarihsel çıkışın ideolojik-siyasi-örgütsel açıdan sarsılmaz önderleri ve tarihsel sembolleriydi…

Ne ki, Deniz, Mahir ve İbrahim de, tıpkı Paramaz ve Suphi’ler gibi, kısa sürede faşizmin boy hedefi haline gelerek katledileceklerdi. 30 Mart’ta Mahir ve yoldaşları Kızıldere’de, 6 Mayıs’ta Deniz ve yoldaşları darağacında, 18 Mayıs’ta Kaypakkaya yoldaş işkencelere karşı direnirken ölümsüzleştiler. Bilinçli devrimci hareket önderlerini fiziken yitirirken, aynı hareket örgütsel yenilgi almaktan da kurtulamadı… Paramaz ve SUPHİ’ler daha mücadelenin başında katledilirken, Deniz-Mahir-İBO da aynı kaderi paylaşarak kurdukları partileri altındaki örgütlü mücadelelerinin ilk yıllarında ölümsüzleştiler…

Ermeni Paramaz, Mustafa Suphi, Mahir, Deniz ve İbrahim devrim ve Komünizm bayrağını biz ardıllarına devrederek, onlarca yıl önce aramızdan fiziken ayrılıp ölümsüzler kervanına katıldılar.

Deniz-Mahir-İbrahim Kaypakkaya farklı ideolojik-siyasi-askeri çizgi perspektiflerine karşın, devrimci hareketin komünist ve devrimci önderleri olarak 12 Mart Askeri Faşist Cuntasının azgın faşist saldırılarına karşı darağaçlarında, gerilla çatışmalarında ve işkence hanelerde tarih yazarak katledildiler. Açtıkları kavga çığırında ölümsüzleşerek devrimimizin sayfalarına altın harflerle yazılıp bitmez bir mücadele mirası bıraktılar…

Mahirlerin Kızıldere direnişinde, Denizlerin ise darağacında katledilmesinden sonra THKO ve THKP-C örgütsel yenilgi almış oldular. 12 Mart faşist darbesi bu azgın saldırılarla askeri hedeflerine ulaşıyordu. Deniz ve Mahir’in katledilmesinden sonra 12 Mart faşizmi ve eli kanlı generallerinin saldırı hedefinde Kaypakkaya yoldaş kalmıştı. Nitekim uzun sürmeden Kaypakkaya yoldaş da bu faşist güruhun (Kızıldere Katliamı’nda da görev alan) işkenceci celladı Fehmi Altınbilek komutasındaki askeri birlikle girdiği Vartinik baskını muharebesinde yaralanarak akabinde kaldığı evde öğretmenin ihbarıyla esir düştü. Aylarca süren işkencelerde komünist bilinç ve iradeyle sergilediği muazzam direniş karşısında acze düşen faşist cellatlar çareyi önder yoldaşı katletmekte buldular…

Deniz-Mahir-İBO ülke devrimci hareketin önderleri olarak tarihe silinmez not bırakırken, farklı olarak Kaypakkaya yoldaş, Maoist komünist teori ve ilkeler zeminindeki komünist çizgisiyle berrak bir evrensel nitelik ve çizgiyi temsil ederek taşıyordu…

Partimiz, Kaypakkaya yoldaşın 24 Nisan 72 kuruluşunda ortaya koyduğu komünist çizgi ve ideolojik-siyasi doğrultuda verdiği silahlı savaş başta olmak üzere, diğer mücadele alanlarında yürüttüğü siyasi iktidar mücadelesinde yüzlerce yoldaşını ölümsüzlüğe uğurladı…

Mahir-Deniz-İBO ve kuşkusuz ki, SUPHİ ve Paramazlar öncellerimiz ve önderlerimiz olarak bu tarihte belirleyici rol oynarken, yüzlerce ölümsüz yoldaşımız da büyük değer yaratarak tarihin ilerlemesinde rol oynadılar…

Onların ideolojik-politik-örgütsel gelenek zemininde bıraktığı devrimci ve komünist miras bugün coğrafyamız sınıf mücadelesinin beslenerek büyüdüğü beşik ve siyasi esin kaynağı olmaya devam ediyor. Onların devrimci ruh ve çizgileri bugün hala aktüel iken, evrensel devrimci ilkelerle biçimlenen ideolojik-siyasi perspektifleri mücadele hattımızı tayin ederek aydınlatmaya devam ediyor.

Onlar şahsında tüm dünya ve coğrafyamız devrim ve Komünizm şehitlerini anıyor, ideallerine bağlı kalarak kızıl anılarıyla yükselen devrimci savaş ve yaşamlarını selamlıyoruz.

Onların komünist ve devrimci mirasını tereddütsüz olarak sahiplenen bizler, tarihimizi sahiplenme bilinci kadar, ölümsüzlerimizin sınıf mücadelesinde bizlere kılavuzluk yapan teori-pratiklerini Sosyalizm ve Komünizm uğruna verdiğimiz mücadeleye yansıtarak, devrimci kararlılık temelinde bağlılığımızın nişanesi olarak onları anmaktayız.

Onları anmak, devrim uğruna mücadelede ölümsüzlüğe uğurladığımız kahraman yoldaşlarımıza karşı ahlaki sorumluluğumuz olduğu kadar, proletarya ve yoksul halkların kurtuluşu uğruna sahiplendiğimiz devrim davasına karşı tarihsel sorumluluğumuz gereğidir de… Çünkü, Onlar devrimin kolonları, tarihimizin köşe taşları, sınıf kavgamızın ışıyan hazineleri ve devrimci tarihimizin en anlamlı parçalarıdır. Çünkü, sınıf mücadelesinin ölümsüz kahramanları olan şehitlerimiz devrimci tarihimizin ta kendileridirler. Açık ki, şehitlerine sahip çıkmadan devrimci tarihe sahip çıkılamaz. Tarihine ve tarihin en anlamlı değerleri olan ölümsüzlerine sahip çıkamayanlar asla ve asla geleceği inşa edemezler…

Mücadelemizi anlamak ölümsüzlerimizi, ölümsüzlerimizi anlamak mücadelemizi anlamaktan geçer. Kaypakkaya’yı anlamadan ölümsüzler kervanımızı ve dolayısıyla devrimci tarihimizi anlayamayız… Bu bilinçle, ölümsüzleşen önderlerimiz ve tüm ölümsüz yoldaşlarımızın devrettikleri kızıl bayrağı taşıyan biz ardılları sınıf mücadelesinde bedel ödemekten sakınmadık, sakınamayız…

Kararlı devrimci mücadele pratiğiyle örülen devrimci sınıf mücadelesi, silahlı karşı-devrim ile silahlı devrim çatışmasının şiddete dayalı kanlı doğasında, siyasi coğrafyamız toprakları, dağları ve zindanları oluk-oluk akan devrimci ve komünistlerin kanıyla kızıla boyandı.

Askeri Faşist Darbelerle ünlü olan Türk hakim sınıflarının kanlı tarihi, coğrafyamız devrimci hareketini ve halk kitlelerini kana boğduğu gibi, ezilen Kürt ulusu ve azınlıklara da imha ve inkar politikaları temelinde bir milli zulüm ve soykırım tarihidir.

Coğrafyamız devrimci hareketi daha şimdiden on binlerce şehit vererek örs ile çekiç arasında yoğrulmaktadır. Bu kavgada hiç şüphesiz ki yüzlerce şahidiyle Kaypakkaya güzergahı önemli bir yer tutmaktadır.

Tutuşmuş olan bozkırı harlamak üzere, düşenlerin silahları elden ele geçmekte ve mücadele siperleri boş kalmamaktadır. Türkiye-Kuzey Kürdistan dağları ve işçi sınıfının doldurduğu meydanlar 18 Mayıs’ın devrimci ateşiyle her gün daha gür parlamakta, ilerleme seyri göstermektedir.

Kaypakkaya’nın Maoist Halk Savaşı temelindeki gerilla savaşı çıkışı, devrimin zor-şiddet ilkesine dayanması ve devrimci savaş niteliği temelinde geçerliliğini tümden sürdürürken, devrimci hareket tarihinde bir manifesto niteliğindedir. Sosyalist Halk Savaşı Kaypakkaya çizgisinin devamı, devrimci savaş perspektifinin güncel şartlarda vücut bulmasıdır…

Kaypakkaya’nın Büyük Proleter Kültür Devrimi’nden ilham alarak ortaya koyduğu Maoist doğrultu ve bunu anlamlandıran kızıl direnme ruhuyla ölümsüz kıldığı Halk Savaşı çığırı, bugün Sosyalist Halk Savaşı niteliğiyle aktüalitesini korumaya devam etmektedir. O, salt somut koşulların tahliliyle değil, bu tahlillerini evrensel komünist teori, ilke ve ideolojiye uygun ele almasıyla, enternasyonalist çizgisiyle Komünisttir.

Kaypakkaya’nın özellikle Maoist Halk Savaşı Stratejisi, komünist devrim ilkeleri, ideoloji ve uluslar arası çizgi, devlet ve Kemalizm değerlendirmesi, Milli mesele, Maoist parti anlayışı ve genel olarak ülkemiz devriminin teori-pratiği ekseninde ortaya koyduğu derin tezler, yani resmi paradigma ve bilumum statükoculuğa karşı açtığı kopuş bayrağı, evrensel ile özeli birleştiren yeteneği, sınıf tavrı ve ideolojisindeki uzlaşmaz netliği ve daha fazlası, O’nun güzergahını ülke devrimci hareketi tarihinde öne çıkarıp coğrafyamızdaki Komünizm bayrağı haline getirmiştir, getirir…

Kaypakkaya’nın ülke devrimine ilişkin teorik tahlil ve tespitler ışığında ortaya koyduğu bu ileri teori-pratik zeminindeki nitel düzey, ülke proletaryası ve halklarına, dolayısıyla devrimci hareketine kazandırılmış komünizm mevziisi olarak tarihsel değerde olup, tam bir anlam taşır.

Kuşkusuz ki, komünist ve devrimci önderler birbiriyle basit biçimde yarıştırılamazlar. Ancak, nitel temsil düzeyi açısından Kaypakkaya ileri bir çizgiyi temsil eder ki, bu silikleştirilip devrimci nitelikle aynılaştırılamaz. Kaypakkaya’yı diğer devrimci önderlerden ayıran temel özellikleri, kısaca yukarıdaki bu özet zemin ve daha fazlasında ifade etmek mümkündür. O, devrimci bir önder olmanın ötesinde, komünist bir önderdir. Lokal ya da ulusal devrimle sınırlı kalmayan doğrultusu Onun komünist niteliğini tayin eden temel özelliklerindendir. Maoizm kavrayışına oturan çizgisi bu niteliğin asıl harcıdır. O, ideoloji ve ilkelerde uzlaşmaz bir devrimci temsildir…

Onun her türden burjuva ideolojik türevler başta olmak üzere, reformizm-revizyonizm ve düzen içi yasalcılıkla boy veren tasfiyeci akımlarla arasına kalın çizgiler çekerek komünist kulvardan yükselttiği proleter devrimci doğrultu, günümüzde ideolojik-politik-örgütsel açıdan tehdit oluşturan tasfiyeciliğe karşı da mücadele silahı durumundadır.

Bütün bunlardandır ki, KAYPAKKAYA’yı anmak ve anlamak, önemli bir görev olmakla birlikte, keskin devrim bilinciyle Komünizm davasında sebat etmek demektir. Bugün çok daha elzemdir Kaypakkaya çizgisini kavramak, içselleştirerek pratikleştirmek!

Kaypakkaya’yı ve ölümsüz yoldaşlarımızı anmanın gerçekte Sosyalist Halk Savaşını geliştirip yükseltmekten geçtiğini biliyoruz. Kaypakkaya ve ölümsüz yoldaşlarımızın çizdiği komünist doğrultumuzu büyüterek ilerletme kararlılığıyla Onları anıyoruz! Onlar birer savaş ve devrim çağrısıdır! Onları sahiplenerek anmak son tahlilde devrimci ideallerini gerçekleştirmekten geçer. Bundandır ki, ölümsüz yoldaşlarımızı anmayı devrimde ısrar etmekten bağımsız tasavvur etmiyoruz…

Kaypakkaya’yı anmak, salt ülke devrimi göreviyle yetinmek, göreli coğrafyaya sıkışan yerelci bilinçle hareket etmek ve yalnızca O’nun ser verip sır vermeyen direnişini sahiplenmekle mümkün olmaz. O, enternasyonal proletaryanın coğrafyamız parçasının temsilcisi, proleter dünya devriminin parçamızdaki komutanı, devrimci dünya proletaryası ile yoksul dünyanın yılmaz savaşçısı ve MLM biliminin coğrafyamızdaki ilk temsilcisidir.

Adı yasak, resmi yasak oluşuyla O, komprodor tekelci burjuvaziye büyük korku, biz ardıllarına ilham veren ölümsüz devrimci rehberdir! Onu daha büyük coşkuyla anmanın bilinci ve devrimci gerekliliği buradan ileri gelir…

Mark-Engel-Lenin-Stalin ve Mao Zedung yoldaşları, Onlar şahsında dünya devrim ve Komünizm şehitlerini saygıyla anıyor, mücadele anıları ve yaşamlarını selamlıyoruz!

Siyasi coğrafyamızda ölümsüzleşen on binlerce devrim ve Komünizm şehitlerini saygıyla anıyor, mücadelelerini selamlıyoruz!

18 Mayıs 1973 günü ölümsüzleşen KAYPAKKAYA yoldaşı, O’nun şahsında, dağlardan şehirlere, zindanlardan işkence hanelere kadar her mücadele alanında toprağa düşen parti şehitlerini saygıyla anıyor, kızıl anılarını selamlayarak önlerinde bir kez daha eğiliyoruz…

Önceki İçerikMKP ve TKP-ML’den ortak 18 Mayıs açıklaması: İbrahim Kaypakkaya adı iddiamız, yolu devrim bilincimizdir
Sonraki İçerikİçinde Bulunduğumuz Nesnel Durum ve Politik Tutum